25 Eylül 2022 Pazar

    Çok eskiden sözcüklerle aram iyiydi. Ama artık hatırlamıyorum cümleye nasıl başlanacağını. O zamanlar ellerim yazmak için sabırsızlanırdı. Şimdi ise zorlanıyorum. Bir derdim var. Uzun zamandır bir suç ortağının gelmesini bekledim. Farklı farklı girişimlerim oldu ama çoğu zaman başlarda kapladı o korku yüreğimi. Ve ilerleyemedim, ilerletemedim. Ama şimdi biri çıktı karşıma. İçimden bir ses beklenen geldi diyor. Ama başlamadan sardı yine yüreğimi kaybetme korkusu. Ya sevmezse beni. Ya anlatamazsam yüreğimi ona. Bekliyorum elimde yüreğim anahtarıyla. Almak istese direk avuçlarına bırakacağım. O da sevmiş zamanında benim gibi. O da kapatmış yüreğini. Ben nasıl korkuyorsam o da öyle korkuyor aslında. Benim ondan tek farkım zamanımın gelmiş olması. Gel dese gelirim, gel desem gelir mi ? işte asıl konuda bu ya. Sevginin kıymetini ben nasıl biliyorsam o da öyle biliyor aslında. Korkuyorum gel demeyeceğinden. İtiraf etmeliyim ki, sesini duymaya o kadar ihtiyacım var ki. Rabbimden nasıl isteyeceğimi bilmiyorum. Kaybedeceğimden o kadar çok korkuyorum ki. Sözler, sözcükler çıkmıyor dudaklarımdan. Korkar mı benden ? Korkar mı sevgimden, sevmemden ? O kadar sevgiye muhtaç ki yüreğim. Kuru toprağın suyu emmesi gibi. Susayan yolcunun suyu içmesi gibi. Ben ömrüm boyunca birini bekledim. Yüreğim gizli dehlizlerine girmesi için. Gizlediğim aydınlığı bulması için. İki yalnız yıldız gibiyiz. Birbirine kavuşamayan iki yalnız yıldız gibi. Ben artık olmamalara o kadar çok alıştım ki, her olmayışta bıraktım bir parçamı. Kopardım benliğimden sızlaya sızlaya. Eminim o da koparmıştır kendi benliğinden, kendinden, yüreğinden, gözlerinden. İki yarımız aslında biz, birbirini tam etmeyi bekleyen. Ben kışım o yavaşça süzülen kar tanesi, ben şimşeğim o hayat veren yağmur damlası, ben gökyüzüm o özgürce dolaşan bulut kümesi.