26 Aralık 2014 Cuma

Sesiz ve kimsesiz koridorda tüttürürken sigarayı ansızın zamanın geldiğini hissettim. Vakit geldi dedim. Artık yazmalıyım.

     Yine her zaman ki bir günün, tıpkısının aynısı bir akşamında çay içiyordu kahramanımız en sevdiği kafenin dışarıdaki tabureleri üzerinde. Bir elinde sigara, diğer elinde çay vardı. Hava eksi bilmem kaçlar da olurdu hep ve yine öyleydi. Sigara dumanı ile ağzından çıkan buharın havada salınımları ayırt edilmiyordu. Hafiften de kar attırıyordu. Sokak lambasının ışığında kar yağışını izliyordu. Yavaş yavaş ve birbirlerine hiç çarpmadan inişlerini hayretle seyrediyordu. Muhteşem bir şeydi. Her zaman şaşırtmıştır onu doğa. Mükemmel bir düzen işleyişi hep heyecanlandırmıştır onu. Yıldırımlara, kasırgalara, meteorlara, kuyruklu yıldızlara, gezegenlere, okyanuslara, dünyaya baktıkça, şu koskoca evrende hep kendini küçük ve çaresiz hissettirmişti. Ama yine de kendi dünyasını hiç küçülmemiş aksine büyütmüştü. Merakı onu daha da heyecanlandırıyordu.

     Nedeni bilinmez ama bu kafeyi sevmişti kahramanımız. En çokta çaldığı müzikleri. Çok aman aman güzel bir kafe değil. toplasan yirmi metrekare bi kafe. Etrafında kitaplıklar olan adının kitaplardan aldığı Aralık Kitap kafe diye isimlendirildiği küçük ama güzel bi mekandı.